Haber Bandı Yazarlar Kardelen Altunsuyu Floransa’da Başlayan Baş Dönmesi
Kardelen Altunsuyu
Yazara Ait Tüm Yazılar
Kardelen Altunsuyu Mail Adresi
Floransa’da Başlayan Baş Dönmesi
09 Mayıs 2025

Bir tablonun karşısında duruyorsunuz. Renkler, fırça darbeleri, kompozisyon… Sanki hepsi size bir şeyler anlatmaya çalışıyor, ama kelimelerle değil; duygularla, hatıralarla, iç seslerle. Birden başınız dönüyor, nefesiniz sıkışıyor, kalbiniz hızlanıyor. Gözlerinizi kapatmak isteseniz bile, o anın büyüsünden kaçamıyorsunuz. İşte, Stendhal sendromunun tam ortasındasınız.

Adını 19. yüzyılda Floransa’da sanat eserleri karşısında büyülenen Fransız yazar Stendhal’den alan bu “sanat çarpması,” bazılarımıza fazla romantik, hatta uzak bir durum gibi görünebilir. Çünkü itiraf edelim, biz modern insanlar olarak, gündelik hayatın koşuşturmacasında sanatın dokunuşunu hissetmeye pek vakit bulamıyoruz. Halbuki Stendhal sendromu, sadece sanatın gücünü değil, aynı zamanda ona ne kadar yabancılaştığımızı da yüzümüze vuruyor.

Bugün sanat galerileri, müzeler ve tarihî mekanlar sessizce bizleri beklerken, biz elimizdeki ekranlardan başka yöne bakmıyoruz. Algılarımız, sosyal medyanın bitmek bilmeyen akışına, popüler kültürün yüzeysel tüketimine hapsolmuş durumda. Teknolojinin sağladığı kolaylıklar inkâr edilemez elbette, ama bir Rembrandt portresine ya da Michelangelo heykeline bakarken hissettiğimiz o derin, iliklere işleyen duyguyu bir ekrandan deneyimlemek mümkün mü?

Sanat, sadece görmekle ilgili değil; hissetmek, anlamak ve bazen de kaybolmakla ilgili. Bir Van Gogh tablosundaki çırpınan yıldızlar, Da Vinci’nin gizemli bir portresi ya da bir Mozart senfonisinin duygu dalgaları… Hepsi, bizi anlık ama ölümsüz bir gerçeklikle buluşturur. Ancak bu duyguyu yaşayabilmek için, önce kalbimizi ve zamanımızı açmamız gerekiyor.

Sorun belki de tam burada: Hayatlarımızda sanata yer bırakmıyoruz. Ona sadece bir “hobinin” ya da “lüksün” ötesinde bakabilsek, günlük hayatımızın içinde de bu büyüyü bulabiliriz. Çünkü sanat, sadece müzelerde ya da galerilerde değil; bir parkta, bir melodide, bir sokak ressamının köşeye çizdiği grafitide de karşımıza çıkar. Tek yapmamız gereken, durmak ve gerçekten bakmak.

Kim bilir, belki bir gün siz de bir sanat eserinin önünde dururken Stendhal sendromunun tatlı, baş döndüren etkisini hissedersiniz. O an geldiğinde sakın kaçmayın. Kalbinizi sanatın ritmine bırakın. Çünkü gerçek sanat, ruhumuzun uzun zamandır unuttuğu o kadim şarkıyı bize yeniden hatırlatır. Ve unutmayın, ruhunuzun bu şarkıyı dinlemeye her zaman ihtiyacı var.


Seç