MEDUSA'NIN SALI
14 Mayıs 2025


Fransız ressam Géricault’nun 27 yaşında yaptığı tablo gerçek bir öyküyü anlatır. Napolyon Bonopart düşmüş, Fransa yeniden krallıkla yönetilmeye başlanmıştır. İngiltere iç çatışmalardan yararlanıp Fransa’dan aldığı Senagal’i yeni hanedana jest yapmak için geri vermek istemiştir. 1816’da devir teslim için 4 gemilik bir filo oluşturulur. Filonun bayrak gemisi Medusa Fırkaneyni’dir. Fakat Medusa gemisi yolculuğa hazır değildir. Kaptan bu yolculuk için gereken tecrübeden yoksun olmasına rağmen kral yanlısı olduğu için bayrak gemisine kaptan yapılmıştır. Cebelitarık boğazını geçer geçmez kayalıklara oturan gemi darmadağın olur. Filika sayısı sınırlıdır. Ancak kaptana, kraliyet görevlilerine, tüccar ve soylulara yer vardır. Geriye kalan herkes parçalanan geminin kerestelerini halatlarla bağlayarak yaptıkları sala sıkışırlar. Salı, filikalar çekecek böylece herkes kurtulmuş olacaktır. Fakat bir süre sonra deniz kabarır. Filikadakiler batmaktan korkar. Halatlar kesilir. Saldakiler kaderlerine terkedilir. Su azdır. Gıda yetersizdir. Hayatta kalma trajedisi korkunç bir hal alır. Birbirlerine saldırmaya, akıllarını kaçırmaya başlarlar. Denizde geçen 17. Günün sonunda ufukta kurtarma gemisi görülür. 17 kişi canlı çıkar.  Bunlardan beşi de birkaç gün içinde ölecektir. Gericault bu olayı Fransa’nın kaderine benzetir. 1789’da devrim yapmış Fransa Cumhuriyeti Medusa Fırkateyni’dir. Devrim kaza geçirmiştir. Devrimini yitirmiş Fransız halkı bir salın üstünde birbirine düşer. Devrimine sırtını dönmüş her ülke Medusa’dır. Kaza yapması, kayalara toslaması kaçınılmazdır ve her Medusa hikâyesinden geriye derme çatma bir sal ve o sala sığınmış çaresiz bir halk kalır. Türkiye 2002’de felakete sürüklenen bir Medusa gemisiydi. Geminin darmadağın olması vakit aldı. Saldakiler, bizler kaderlerimizle baş başa kaldık. Bu belgeselde salın üzerindekilere gemiye ne olduğunu anlatıyoruz.

Deniz Sözüak’ın hem adına hem de soyadına yaraşır bir şekilde seslendirmesini ve metin yazarlığını yaptığı çok sarsıcı bir belgesel. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Ben elim yumruk, timüs bezini vura yoklaya izledim. Ve ağıtçı kadınların neden böyle yaptıklarını anladım.

Titanic’te de Medusa’da da aynı şeyden bahsediliyor aslında. Hepimiz aynı gemideyiz, batarsak birlikte batarız söylemi doğru değil. Sermaye şirketleriyle, Think Tank fonlarıyla, Abant toplantılarıyla kafalanan yazarlarla, Nokta’sıyla, Birikim’iyle, Tempo’suyla, Radikal ve Taraf gazeteleriyle, aslında kimleeer kimlerle dedirten 2002’den bu yana yaşanananları tokat gibi yüzümüze çarpan bir belgesel. Belgeselin adı Medusa’nın Salı

Mitolojiye göre Medusa, bir zamanlar genç ve güzel bir kız olarak yaşamaktaydı. Ancak bu güzellik onu baştan çıkarıcı bir hedef haline getirmiştir. Medusa, Athena’nın tapınağında Poseidon ile yasak bir ilişkiye girmesi sonucunda bir lanete uğramış ve korkunç bir yaratığa dönüşmüştür. Artık gözlerinin baktığı her şeyi taşa çevirebilen bir canavara dönüşmüştür.

Medusa, ne kadar da Anadolu’ya benziyor eşsiz güzelliğiyle öyle değil mi?  Tarihiyle, coğrafyasıyla, denizleriyle, Fırat’ı ve Dicle’siyle, Yeşil ve Kızılırmağıyla… Anadolu… Kime nerde ihanet etti de böyle lanetlendi?

“Devrimine sırtını dönmüş her ülke Medusa’dır.” Ne kadar da bugünü anlatıyor. Dünün şahinleri bugünün barış güvercinleri… ırmağının akışına ölürüm diyenler o gemide size de yer yok yalnız. Salda yan yanayız.

Üstelik safları da sıklaştırmalısınız. İttifaka yeni ortak geliyor. 100 yıl geriye gidince bugünden ileride olacağız ama daha da geriye gitmek istiyorlar. Lozan yok, Sevr var dini kuruluşlar ve Deniz Gezmiş’in son sözleri var. Kafalar karışık. Hadi bakalım.

 

Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında

 


Seç