ADI BENDE SAKLI
14 Temmuz 2025

Yunanca “ölümsüz” anlamına gelen 1969 yapımı “Z” filmi…
Olay isimsiz bir ülkede geçiyor; ancak izleyen herkese bir yerlerden tanıdık gelecek. Fonda, Grup Yorum’un “Hoşçakalın Dostlarım”dan aşina olduğumuz bir tını: “O Antonis”… Zeminde ise planlı bir cinayete kurban giden bir aydın…

Film, bir polis şefinin, asma yapraklarına musallat olan “zararlılarla” mücadele edilmesinin ne kadar elzemse, topluma musallat olan solcularla da aynı şekilde mücadele edilmesi gerektiğini anlattığı “Küf” konulu bir sunumla başlıyor. İdeolojik küflerle özellikle üç alanda mücadele edilmesi gerektiği, askeri disiplinle madde madde sıralanıyor:
    1.    Aşama, okullarda başlar; çünkü onlar hâlâ tomurcuktur.
    2.    Aşama, gençler ve işçilerdir; çünkü onlar çiçeğe durmuştur ama hâlâ budanabilirler.
    3.    Aşama ise askerliktir. Bu dönemden sonra eğip bükmek oldukça zor olacaktır. Bu nedenle bu evreler iyi değerlendirilmelidir.

Üst düzey yöneticilerin toplantı hâlinde olmalarının nedeni, muhalefetin düzenlemek istediği bir paneldir. Ülke, demokrasi kisvesiyle yönetildiği için toplantıya izin vermeleri gerekir; ancak o toplantıyı yaptıklarına pişman etmek şartıyla. Bunu da “sağlıklı antikorlar” dedikleri, eğitip donattıkları sivillerle yapacaklardır. Çünkü polis, onları gösterilerde düzeni sağlamak için kullanır; üstelik çok da ucuza…

Cinayeti örtbas etmek için olay yeri hemen süpürülür, tazyikli suyla yıkanır. Yalancı tanıklar hazırdır. Ezberletilmiş ifadelerle, suikasta karışanlar aslında başka yerlerde olduklarını birbirlerine doğrulatırlar. Ancak savcı, ifadelerdeki ortak benzetmeyi fark edince olayın üstüne gider. Savcıya üst düzey yetkililer önce telkinde bulunurlar; işe yaramayınca tehdit ederler. Fakat savcı geri adım atmaz…

Kendisini “Dersaadet İstanbul Mebusu” olarak tanımlayan Yeliz’in, 1923 devrimine “kanlı darbe”, Cumhuriyet’e “çamuriyet” demesi üzerine, sıfatının önünde “Cumhuriyet” yazan savcılardan biri çıkar da resen soruşturma başlatır diye boşuna bekleyenlerdenim. Oysa mümkündü. Yenidoğan Çetesi’ni ortaya çıkaran Savcı Yavuz Engin’den sonra, hâlâ bir yerlerde vicdanlı, görevini layıkıyla yerine getiren insanlar var demiştik. Ama olmadı.

Olsun, varsın Cumhuriyet olmasın zaten… Barrack, “Size Cumhuriyet değil, Osmanlıcılık daha çok yakışır,” dedi. Yakışmasa “yakışmıyor” derdi. Öyle has dostumuz kendileri zaten… Bir bildiği olmasa hem ABD Ankara Büyükelçisi hem de Suriye’den sorumlu olmazdı ki.

Türk, Kürt ve Arap ümmet bilinciyle hep birlikte yaşarız, yaşamasına da… Şimdi İsrail ile Suriye, “ortak düşman İran” deyip anlaştı. Yeni komşumuz İsrail, İran’ı hedef alınca biz ümmet bilinciyle mi hareket edeceğiz, Filistin davasında olduğu gibi?

Neyse ki kendi iç gündemimiz çok yoğun. Silahlar yakıldı. Barış geldi. Her şey herkesin gözünün önünde oldu. Öyle apaçık…
Bilmediğimiz tek şey: Cumhurbaşkanının “adı bende saklı” deyip teşekkür ettikleri… Onları da öğrendik mi tamamdır.


Seç