İslam, dünyanın farklı coğrafyalarında ve mezheplerinde farklı yorumlanmış bir din olarak karşımıza çıkıyor. Afganistan’da Taliban, İran’da Şiiler, Suudi Arabistan’da Selefiler ve IŞİD gibi gruplar, İslam’ı kendi bakış açılarına göre yorumlayıp uyguluyorlar. Bu farklı uygulamaların her biri, ‘kitapta yeri var’ diyerek savunuluyor. Evet, bu yorumlar farklı olsa da Müslüman ülkelerdeki tüm bu uygulamaların İslam’ın birer parçası olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla.
Ancak,birçok kişi, müslüman ülkelerdeki bu yorum ve uygulamalarının gerçek İslam olmadığını iddia ediyor.
O zaman şu soruyu sormak lazım: ‘Gerçek İslam’ hangi dönemde ve hangi coğrafyada vardı?
Genellikle bu soruya verilen cevap, "Asr-ı Saadet" yani İslam'ın ilk dönemi, özellikle Hazreti Ömer’in halifeliği dönemine işaret ediliyor
Ancak bu idealize edilen dönemin de aslında o kadar huzurlu olmadığı biliniyor.
Dört büyük halifenin üçü Müslümanlar tarafından öldürülmüş, ciddi kaoslar yaşanmış. 10.000 kişilik Mekke’de iş bölümü dahi gelişmemişti; basit bir göçebe kültürü vardı ve biraz da ipek ticareti. Yolsuzluk, hırsızlık, tecavüz gibi sorunlar o dönemde de vardı. İnsan doğası her zaman zayıf ve çıkarcı olmuştur. Ama gelin görün ki, bu dönem asırlar sonra "Asr-ı Saadet" olarak kutsandı.
Bugün birçok dindar, 1400 yıl önceki bu göçebe Arap kabilelerinin yaşamına takılıp kalmış durumda. Bu, bugünün karmaşık sorunlarıyla yüzleşmeye cesaret edememenin bir sonucudur.
O dönemi bugünün sorunlarına çözüm olarak sunmak, dindar bilincin bir yanılsaması.
Bu yanılsamanın izlerini günümüzde de görebiliyoruz.
Örneğin, Irak parlamentosunda kız çocuklarının evlenme yaşının dokuza indirilmesi, "kitapta yeri var" denilerek savunuluyor. Eğer İslam'ın ne olduğunu merak ediyorsanız, Müslüman ülkelerdeki uygulamalara bir bakın. Gördüğünüz her uygulama, İslam’ın bir yorumu,neticede İslam’dır.
Sonuçta, büyük çoğunluk "İslam çok iyi, biz kötüyüz; biz yanlış anladık, uygulamada hatalar yaptık" diyerek gerçeği görmezden geliyor.
İnanç, Nietzsche’nin de dediği gibi, gerçeği bilmek istemenin erdem haline getirilmesidir. İslam coğrafyası bu “erdemi” 1400 senedir yaşıyor ancak henüz gerekli dersleri çıkarabilmiş değil .
Ezcümle, gerçek İslam konusunda bu kadar kafa karışıklığı varsa, belki de yüzleşmekten korktuğumuz bir gerçek var.