Haber Bandı Yazarlar Sufi KELAM Katip, arzuhalimi yaz yare böyle...
Katip, arzuhalimi yaz yare böyle...
14 Kasım 2024

Küçükken dünyanın renkli mi renkli bir yer olduğuna inandım, her şey basit ve saf. Birini kahramanlıkla ilgili birkaç söz söylerken gördüğümde, “İşte gerçek bir kahraman!” derdim içimden. Sevda sözleri okuyanların büyük bir aşk yaşamış olduğunu düşünmek, benim için hayatta tartışılmaz bir hakikatti. Önemli olan ne söyledikleri değil, nasıl söyledikleriydi; ne gözlüğümde bir çizik vardı ne de kalbimde şüphe. Herkes, kendi tanımına tam uyan birer kahramandı gözümde.

Çocuktum… Şairlerin şiirlerini dinlerken onları adeta göklere çıkarırdım. Coşkulu nutuk atanlara bakınca vatan sevgisinden yanıp tutuştuklarını sanırdım. Ahlaktan bahsedenlere karşı derin bir hayranlık beslerdim, erdem abidesi olduklarına inanırdım. Dini konulara değinenleri ise sanki doğrudan ilahi bir kaynaktan gelen kutsal bir bilgiyle donatılmış zannederdim.

O zamanlar her şey daha saf, daha netti. Ağlayarak vaaz verenlere kalplerinin temizliğinden dolayı yücelik atfederdim. Bıyıklarını çarpıcı şekilde buranları ise “adam büyük dava adamı” olarak gözümde yüceltirdim. “Vatan!” diye bağıran herkes bana göre milliyetçiydi. Ve Atatürk hakkında konuşanların, onun izinde dimdik yürüdüğüne inanırdım. Bütün bunlar benim küçük dünyamda büyük gerçeklerdi.

Başı örtülü olanlar derin inancın, başı açık olanlar medeniyetin timsaliydi gözümde. Her cuma hayırlı cumalar diyenleri derin bir imanla yoğrulmuş zannederdim.Ülkü işareti yapanları bir davanın savaşçıları, kelle tokuşturanları ise siyasi bir figür gibi görürdüm. Slogan atanlara bilgi yüklerdim, birkaç yabancı kelime kullanana kültürlü, yüksek sesle konuşan herkesi ise “haklı” sanırdım. Emek diyenler sola; yenilikten bahsedenler, devrim diyenleri ise radikal ideolojilere kolayca yerleştirirdim.

Ama işte sonra büyüdüm, gerçekler o eski renkli dünyamdan daha farlı artık. Şimdi yine aynı “derin duygularla” dolu laflarla karşıma çıkanlar oluyor. Eski çocukluk dünyamla bugünkü gözlemlerimi yan yana koyunca, kendime şöyle bir bakıyorum ve içimden gülümsüyorum: Hala mı aldanıyorsun, Sufi? 
Bakalım, bu defa da yersiz kahramanlıklara kanacak mısın, coşkulu konuşanları bir yerlere koyacak mısın? 
Beni bilirsiniz, temkinli bir aldanış ruhuyla yoluma devam ediyorum.


Seç