Matematikte küme, farklı elemanların belirli özelliklere göre bir araya geldiği bir topluluktur. Ülkemizde de tıpkı matematikteki kümeler gibi, bazen ayrışan, bazen örtüşen üç ana topluluk, hayatın her alanında kendini gösteriyor.
İlk kümemiz, hak arayan, sesini duyurmak isteyen ve iktidarın uygulamalarına karşı çıkan insanlardan oluşuyor. Bu kitle, korkusuzca adalet talep ediyor ve bunda kararlılar. Fakat sürekli olarak devletin baskısıyla susturulmak isteniyorlar, etkileri kırılmak isteniyor. İktidar, baskıyı artırarak…
İkinci küme ise belki de en derin yaraları taşıyanlardan oluşuyor; korkuyla sindirilmiş, sessiz kalmayı seçmiş ya da buna mecbur bırakılmış olanlar. Bu insanlar, sesini çıkaramayan, korkunun gölgesinde yaşayanlar. Sessizliği tercih ediyorlar çünkü her sesin, her çıkışın karşısında büyük bir duvar olduğunu biliyorlar. Sustukça daha da bastırılıyorlar; öyle ki zamanla kendi içlerinde bile düşüncelerini özgürce ifade edemez hale geliyorlar. Altına çiş yapıp bunu annesine söyleyemeyen bir çocuk gibi, suskun bir dev misali ülkenin sessiz çoğunluğunu oluşturuyorlar; adalet istiyorlar ama bedel ödemekten çekiniyorlar.
Son olarak, devletin en sadık destekçileri gibi davranan bir topluluk daha var. Bu kitle, her koşulda iktidarın yanında duruyor ve hak talep edenlere karşı adeta kalkan görevi görüyor. Çıkarları için her türlü kötülüğü yapmaya hazır; iktidarın her kararına sorgusuz sualsiz biat eden bu grup, ülkedeki derin sorunları görmezden geliyor; ancak çıkarlarına dokunulduğunda harekete geçiyorlar. Mevcut düzenin devamı için her türlü desteği sunmaktan geri kalmıyorlar.
İktidar, baskıyı artırıp hak talep eden, baş kaldıran kitlenin direncini kırmak ve suskun, sindirilmiş kitlenin kümesini büyütmek istiyor.
Bu çarkın bir gün kırılacağına dair inanç ise her geçen gün güçleniyor. Bir toplum, baskı altına alınarak ne kadar uzun süre yönetilebilir? Bu karanlık döngü, bir noktada çatlayacak ve baskı altındaki kitlelerin sesi en sonunda duvarları aşacak. Susturulmuş kesimin sesi, sonunda adalet arayışında birleşecek; çünkü adalet talebi, bastırıldıkça büyür. Sessizlik ne kadar derinse, adaletin çığlığı da o kadar güçlü olur. Bu çark kırılacak ve adaletin sesi bir gün, herkesin duyabileceği kadar gür çıkacaktır.