Trafikte ve sokakta yaşanan şiddet olayları, son zamanlarda hepimizin dikkatini çekiyor. Küçük bir tartışma ya da yol verme meselesi bir anda kavgaya dönüşüyor, hatta bazen bu olaylar çok daha ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Hepimiz bir noktada “hızlı ve öfkeli” olabiliyoruz, ancak işin sonunda neyle karşılaşacağımızı düşünmeden hareket etmek büyük bir hata olabilir. Peki, neden bu kadar öfkeliyiz? Neden basit sorunlar büyük krizlere dönüşüyor?
Bu sorunun en büyük sebeplerinden biri, ekonomik zorluklar. İşsizlik, geçim sıkıntısı, maddi kaygılar hepimizin hayatını zorlaştırıyor. Günlük hayatta zaten stres altındayken, trafikte karşılaştığımız en ufak bir sorun bile öfkemizin tetiklenmesine neden olabiliyor. İnsanlar bu tür gerilimlerle baş edemediğinde, maalesef şiddet çözüm gibi görünmeye başlıyor. Oysa bu öfkenin bedeli çok ağır olabiliyor. Bir anlık öfke patlaması, hayatları altüst edebilir; özgürlüğümüzü, sevdiklerimizi kaybetmemize yol açabilir.
Bir diğer sorun da eğitim eksikliği. Eğitim sadece derslerde öğrenilen bilgilerle sınırlı olmamalı; sabır, empati ve topluma saygı gibi değerleri de öğretmeli. Ancak, maalesef birçok insan bu değerlere sahip değil ya da nasıl uygulayacağını bilmiyor. Bu da trafikte ve günlük yaşamda daha fazla çatışmaya neden oluyor. İnsanlar daha anlayışlı olmayı başaramayınca, küçük sorunlar büyüyor ve sonunda trafikte ve sokakta kavgalar kaçınılmaz hale geliyor.
Buna ek olarak, medya ve sosyal medya da bu öfkeyi besliyor. Şiddet içeren içerikler sıkça karşımıza çıkıyor ve maalesef bu görüntüler özellikle gençler üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor. Şiddet normalleşiyor, hatta bazen çözüm yolu gibi gösteriliyor. Sonuç olarak, zaten gergin olan insanlar bu içeriklerden etkileniyor ve trafikte ya da günlük hayatta daha agresif davranışlar sergiliyor.
Kuşaklar arasındaki iletişim kopukluğu da önemli bir etken. Gençlerle yaşlılar arasında artan anlaşmazlıklar, özellikle trafikte daha belirgin hale geliyor. Bu da küçük bir sorunun hızla büyük bir çatışmaya dönüşmesine neden olabiliyor. Bunun yanı sıra ,yalnızlık hissi ve sosyal ilişkilerin zayıflaması da insanları daha tahammülsüz yapıyor. İnsanlar birbirine karşı empati kuramayınca, karşılaştıkları sorunları şiddetle çözmeye çalışıyorlar.
Ayrıca yine, devlet büyüklerinin kullandığı sert ve argo dil de toplumsal gerilimi artıran unsurlar arasında yer alıyor. “Ananı da al git” veya “Bunlar çürük, bunlar sürtük” gibi ifadeler, topluma olumsuz bir örnek teşkil ediyor ve halk arasında öfkenin normalleşmesine yol açıyor. Devlet büyüklerinin, toplumu sakinleştiren ve yönlendiren bir dil kullanması bu yüzden büyük önem taşıyor.
Trafikte şiddetin önüne geçmenin en etkili yolu, sakin kalmayı öğrenmektir. Öfkemizi kontrol etmek hem bize hem de karşımızdakine en büyük iyiliktir. Bir anlık sinir, telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilir. Hepimiz zor anlar yaşıyoruz, ancak sabır göstermek, hayatımızı altüst edecek olayları önleyebilir.
Şiddet asla çözüm değildir. Hızlı ve öfkeli olmak cazip gelebilir, ancak bunun bedeli çok ağır olabilir. En büyük kazanç, sevdiklerinize sağ salim ulaşmaktır.