Orta Doğu’da asırlardır süregelen ölümler, Müslüman coğrafyanın akıl ve bilimi rehber edinmemesinin ağır bir bedeli olarak karşımızda duruyor.. Şeyh, gavs, evliya seyyid,molla gibi içi boş figürler, hayatı anlamlandırmanın merkezine oturtuldu ve bu anlayış, hayatı derinlemesine açıklamanın yerini aldı. Oysa hayata anlam vermek ile onu akıl ve bilimle açıklamak arasında büyük bir fark var. Bu farkı göz ardı eden Müslüman toplumlar, hayatın karmaşık yapısını anlamaya ve açıklamaya yönelik en önemli araçlar olan akıl ve bilimi geri plana itti.
Kutsal topraklarda şeytan taşlayarak nefsini düzeltmeye çalışırken, insan, öz benliğini dönüştürmenin derin anlamını kaçırdı. Sorunun kökenine inmek, hayatı sadece anlamlandırmakla değil, onu bilimsel ve akılcı bir temele dayandırmakla mümkündü. Ama bu yapılmadı. Yüzyıllar boyunca bu coğrafyada şeytan taşlandı, ama ne şeytan öldü ne de nefis düzeltilebildi. Öldürülemeyen şeytandan kurtulmanın çaresi yine şeyhlerin, gavsların ve evliyaların kapılarında arandı. Bu döngü, İslam dünyasını adeta bir Bermuda Şeytan Üçgeni gibi içine çekti; akıl ve bilimden uzaklaştıkça toplumlar bu üçgenin içinde kayboldu.
Bu kısır döngü, Müslüman dünyanın ruhunu ve benliğini köreltti. Bugün Orta Doğu’da devam eden savaşlar, büyük acıların yaşanmasına neden oluyor. Binlerce insan hayatını kaybetti ve bu ağır bedel hâlâ ödeniyor. Üstelik İslam dünyası, nerede yanlış yaptığını hâlâ tam anlamıyla sorgulayamıyor. Akıl kullanılmadıkça, ödenen bedel daha da ağırlaşacak gibi duruyor.
Batı dünyası akıl ve bilimi merkeze alarak ilerlerken, İslam coğrafyasındaki birçok ülke bu gelişmeleri göz ardı etti. Bu ihmalkarlığın bedeli yalnızca can ve fiziksel kayıplarla sınırlı kalmadı, aynı zamanda İslam dünyasında derin bir içsel çözülüşe de yol açtı.
Bu çözülüşün en belirgin işaretlerinden biri, akıl ve bilimin yerine dogmatik düşüncelerin hâkim olmasıyla birlikte, eğitim ve düşünce özgürlüğünün yerini katı geleneklerin ve sorgulama karşıtı tutumların almasıdır; bu da eleştirel düşüncenin körelmesine ve entelektüel gelişimin durmasına neden oldu
Bugün geldiğimiz noktada, İslam dünyası hâlâ “Nerede yanlış yaptık?” sorusunu yeterince derinlemesine sorgulayamıyor. Oysa bu coğrafyanın kurtuluşu, şeyhlerin ve gavsların ellerinde değil; aklı, bilimi ve sorgulamayı yeniden inşa etmekte yatıyor.
Orta Doğu’daki bu trajediyi anlamak için artık geçmişe körü körüne bağlı kalmamak, aklı rehber edinmek ve dünyadaki ilerlemelere ayak uydurmak zorundayız. Bu topraklarda huzur ve barışın sağlanması için akıl ve bilimle yeni bir uyanışa ihtiyaç var. Aksi takdirde tarih boyunca kesilen bu ağır cezalar artarak devam edecek.