Haber Bandı Yazarlar Melina DENİZ İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
20 Nisan 2025

Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” romanı Ömer karakteri üzerinden suçun her defasında şeytana atıldığı “kötülük” üzerine düşündüren 1940' ların siyasi havasını aktarması açısından da önemli bir eserdir.

Romandaki Ömer karakterinin Sabahattin Ali, Nihat’ın ise H. Nihal Atsız olduğu düşünülmektedir. Zira Nihat de Atsız gibi dergi çıkartmaya çalışan siyasetle ilgilenen bir gençtir.

Selim İleri, İçimizdeki Şeytan romanıyla ilgili "Tam tersine, hem Nihal Atsız'ın hem Sabahattin Ali'nin, gerçek yaşamda birer trajedi kişisi olduğuna inanıyorum. Dönemin müthiş baskısında, düşünsel inançları dolayısıyla handiyse cinnete sürüklenmiş kişiler... Üstelik yalnızca ikisi de değil!.. İçimizdeki Şeytan bu açıdan bir ibret kitabı gibi okunabilir. Karanlık siyasetin insanları birbirlerine nasıl kırdırtabileceğine işaret eden pek çok sayfası vardır."değerlendirmesini yapıyor.

Başlangıçta Ömer ile Nihat arkadaşken sonradan yolları ayrılmıştır. Bu ayrılık Ali ve Atsız arasında da yaşanmış hatta öyle bir hal almıştır ki her yıl Türkçülük Günü olarak kutlanan olayın gerçekleşmesine neden olmuştur.

Nihal Atsız dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu'na Orhun dergisinde birer ay arayla iki açık mektup kaleme alır. Başbakan'a şikâyet ve uyarıda bulunur. Şikâyetedilenlerin arasında Ahmed Cevad Emre, Sabahattin Ali, Sadrettin Celal Antel, Pertev Naili Boratav ve Hasan Âli Yücel de vardır. Açık mektuptaki hakaretamiz ifadeler nedeniyle Sabahattin Ali tarafından Atsız mahkemeye verilir. Atsız’ın 3 Mayıs 1944'teki yargılanmasınıprotesto etmek için toplanan ülkücü gençlerin mahkemeye giremeyince Ulus Meydanı’na doğru yaptığı yürüyüş her yıl Türkçülük Günü olarak kutlanmaktadır.

Protesto yürüyüşü... slogan.. açık mektup… mahkemebasma… Türkçülük… aynı paragrafta biraz garip durdu evet ama eskiden öyleymiş. Gençler başbakana açık mektup yazıp yanlış yapıyorsun, şunlar şunları görevden al diye yol bile gösterebiliyormuş.

“CHP’ye kayyım atanacak” tweetini atıp borsanın %3 değer kaybetmesine neden olan Rasim Ozan Kütahyalı için Devlet Bahçeli’nin kullandığı “ içimize kadar yuvalanmış şeytanlar” ifadesi okuyunca aklıma bu hadise geldi.

Bolu’daki eğlencesi sekteye uğramasın diye Ankara’ya götürülmeden SEGBİS üzerinden ifadesi alınan ROK,provokasyonunu gazetecilik şehveti ile açıklayarak pişman olduğunu söyleyince adli kontrol ile serbest bırakıldı. Tam bu sırada 8 yıldır tutuklu olan ÇHDonursal genel başkanı Somalı madencilerin avukatı Selçuk Kozağaçlı serbest bırakıldı, yüzündeki kocaman gülümsemesiyse yeterince pişman görünmediği için ertesi gün tekrar tutuklandı.

Kötülük, örgütlü güçlü kişiler tarafından yapılınca da kötülüktür. Aslında o kötü değil de etrafı kötü, bir nevi arkadaş kurbanı diyebilsinler diye şeytanı yakınında tutması da kötülüktür. Ömer bunu 1940’ta farketmiş ve şöyle demiştir:

“Halbuki ne şeytanı azizim ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.” Darısı bizim başımıza…


Seç