Goya, kilisenin duvarlarını resimleriyle süsleyen,papazların portresini çizen, “sarayın ressamı” olarak tanınmış İspanyol bir ressam, ömrünün son demlerinde bir lanet gibi sağır oluyor... Onun hayatını ve engizisyon yargılamalarını merak edenlere “Goya’nın Hayaletleri”filmini tavsiye ederim.
Çağımızın en büyük savaş karşıtı tablosu olarak bilinen Guernica’nın ressamı Picasso da İspanyol ama eseri görüp "Bu tabloyu siz mi yaptınız?" diyen Alman generale "Hayır siz yaptınız" cevabını verebilen bir ressam.
La Casa De Papel’in ikonik maskesinde temsil edilen Dali de İspanyol. Üstelik herkesin yasaklı olduğu dönemde üretmeye devam edebilmiş bunu da sanatsever diktatör Franco’ya sırtını dayayarak başarmış bir ressam.
Lorca, eğer Dali arkadaşlığını kesmeseydi Franko'nun gadrine uğramayıp yaşamaya devam edebilecekken 38 yaşında katledilen İspanyol ressam, şair, piyanist… 1937’de Pablo Neruda, Lorca için “Birileri yılmadan, ülkenin her köşesini adım adım dolaşarak, bir kurban, sembolik bir kurban bulmak için inceden inceye araştırsaydı, İspanya’nın özünü, tez canlılığını ve derinliğini temsil eden Lorca’dan başkasını bulamayacaktı.”https://www.youtube.com/watch?v=srhkpdiXxdg
İspanyol sanatçılardan ve eserlerinden bu kadar bahsetmişken İspanya’yı 36 yıl boyunca diktatörlükle yöneten Franko’dan ve eserlerinden bahsetmemek olmaz. Diktatörlerin sanatsever olmasını neyle açıklamak gerekiyor? Hitler ressam olmak istemiş mesela... Kenan Evren de… Franko da resme meraklı ama biat edenlerle yoluna devam etmiş. Hepsinin ortak yanı travmatik çocukluklarının olması. O halde diktatörler aslında öfkelerini bütün insanlıktan çıkaran yaralı çocuklar mıdır? Sevilmeyen çocuk ısınmak için köyü mü yakıyor gerçekten? Travmatik yaşantı zulmü meşrulaştırır mı? Onları da anlamaya çalışmak gerekir mi? Bu sorularla Dali'nin müzesini gezerken Ara Güler 'in müzeye hediye ettiği boya sandığını gördüm.
LORKA'NIN KAŞIĞI, FRANKO'NUN DUVARI, ARA’NIN SANDIĞI
Bir boyayla resim de yapılabilir, ayakkabı da boyanabilir. Her ikisi de bir eksikliği kapatmak için mivar, demek istemiş Ara Güler ya da sanatkâr ile zanaatkâr arasındaki farkı mı göstermek istemiş? Yoksa sadece orijinal bir hediye mi müze için?
Dali de üzülmüş, pişman olmuş mudur? Özel eserlerini sergilediği salonda Lorca'nın telaffuzundan çok hoşlandığı “kaşık”ı koyması bir pişmanlık göstergesi midir? Neden aklıma Celile Hanım geliyor? En iyisi bir film önerisiyle bu iç yazısını tamamlamak. “Küçük Küller” https://www.imdb.com/title/tt1104083/