Sonbaharın sanatçılar üzerinde de önemli bir etkisi var ki; sonbahar konulu romanlar, şiirler, şarkılar, heykeller, resimlerle çokça işlenmiş, işlenmeye de devam edecek gibi. Güzel bir güz günü sıcak bir çay eşliğinde; Hüsnü Arkan'dan “Deli Eylül ya da ne bileyim” ve Hüner Coşkuner'den “Sonbahar Rüzgarı” dinlemek kime iyi gelmez ki?
Ama ben sonbahara böyle sanatsal ve hüzünsel bir konuda değil de, Kanada'nın yaygın bir kültüründen size bahsedeceğim. Her şehir ya da belediyenin belirlediği tarihlerde, bu genelde Mayıs ve Eylül aylarında, bazı belediyelerin tüm yaz boyunca izin verdiği; insanların evlerinin önünde hafta sonları, kullanmadıkları, ihtiyaç duymadıkları, kullanmaktan sıkıldıkları ne varsa “vente de garage” yani “garaj satışı” dedikleri bir tür gelenekleri var.
Neden garaj satışı dediklerini de açıklamak lazım sanırım. Müstakil evlerin araba garajları, neredeyse hiçbir zaman gerçek amacına hizmet etmez, çünkü orası, evin içinde tutmak istemedikleri her türlü tadilat, tamirat ve satmayı düşündükleri her şeyi koydukları bir depo gibi kullanılır. Zamanı geldiğinde de onları garajın kapısının önünde satışa sunmalarından dolayı bu ismi vermişler.
Bu garaj satışını insanlara duyurmaya, hem sosyal medyalarında, hem de bir ya da birkaç kartonun üzerine Fransızcası “vente de garage”, İngilizcesi “garage sale” yazdıkları, altına da adreslerini ekleyip işlek yol kenarlarına koydukları küçük pankartlarla başlarlar.
Cumartesi ve pazar günü, sabah 8'den akşam 5'e kadar, bazılarının tek başına, birkaç komşuyla ya da aile bireyleriyle ortaklaşa yaptıkları, kendilerine destek için gelen arkadaşlarıyla da renklenen ve alıcılarla hoş sohbet ederek sosyal ilişkiler eşliğinde zevkle gerçekleştirdikleri oldukça eğlenceli bir aktivitedir aslında.
Aklınıza gelebilecek her şeyi bulabilirsiniz garaj satışlarında: küçük elektronik ev eşyaları, mutfak malzemeleri, çocuk oyuncakları, aksesuarlar, elbiseler, ayakkabılar, sosyal oyunlar, antika olacak gümüş kaşık-bıçak takımları, eski İngiliz ve Çin porseleni fincanlar (benim en çok ilgimi çeken bunlar), araba tekerleri, tablolar, mobilyalar, vs. gibi birçok şeyi bulabilir, uygun fiyata alabilirsiniz.
Ev sahibi, ihtiyaç fazlasını gelire dönüştürdüğü, ihtiyaç sahiplerinin de değerinin çok altında satın aldığı oldukça kârlı, tatmin edici bir alışveriştir. Günün sonunda satamadıklarını ya bir sonraki satış için garaja ya da kiliselerin veya özel kuruluşların kumbaralarına bırakırlar.
Her ne kadar yıllar öncesinde gereksinim duymadığı fazlalıklara yeniden hayat vermek gibi bir düşünceyle başlasa da, şimdilerde bu fazlalıkları, gözümüzün doymadığı bir açlık ve tatminsizlikle yaptığımız alışverişlerden yaratır olduk.
Reklamlarla ihtiyaçlarımızı medyanın belirlediği, her yıl değişen modayla, eklenen küçük ayrıntılarla, daha iyisine, daha güzeline layık olduğumuz imajı çizerek; bizi daha çok çalış, daha çok al psikolojisiyle kontrol edenler sayesinde ihtiyaçlarımızın hiç bitmediği ve çeşitlendiği bu kapitalist toplumlarda daha çok “garage sale”ler yapacağa benziyoruz.
Ve keşke doyumsuzluğumuz sadece materyaller için olsa!
Tatmin olmadığımız ve hep yenisini istediğimiz, bir türlü eksikliğini tamamlayamadığımız duygusal açlığımızı da her gün sosyal medyalarda pazarlar olduk!
Gözümüzün de gönlümüzün de doyacağı nice sonbaharlara diyelim!