Dünyada herkesin cevabını merak ettiği bir sürü soru var.
Bunların en başta geleni sanırım kadın ve erkek meselesidir!
Yüzyıllardır tartışılan, üzerine sayısız teori üretilen, binlerce film, kitap ve fıkraya konu olan ama hâlâ tam anlamıyla çözülemeyen bir bilmece… Ve görünen o ki, bu mesele daha uzun bir süre çözülemeyecek.
Gelin bu konuyu dilimiz döndüğünce ele alalım.
Mesela bazı kadınlar vardır ki gerçekten melek gibidirler. Nerede bir dertli görseler yardım ederler, sabırları taş gibi sağlamdır, kimseyi kırmaz, her zaman anlayışlıdırlar. Çevreleri de onlar için “Melek gibi kadın, Allah başımızdan eksik etmesin” diye dua eder. Bu kadınlar hemen tüm işleri kendileri halleder. Sabahın köründe uyanıp ailesine kahvaltı hazırlayan, imkânları ölçüsünde çevresindekilere küçük küçük yardımlar eden, hastalanan eşinin ya da çocuğunun başında sabaha kadar bekleyen kadınlar… İnsan, böyle kadınları görünce, “Gerçekten melek olabilirler mi?” diye düşünmeden edemez.
Öte yandan bazı kadınlar da vardır ki sanki şeytanın tedrisatından geçmiş gibidirler.
Asla net bir cümle kurmaz, her söylediklerinde bir ima, bir gizli mesaj vardır.
Sabah uyanır uyanmaz şeytanla beyin fırtınası yapıp günlük planlarını ona göre şekillendirirler.
“Beni hiç anlamıyorsun” diyerek günlerce surat asan ama neden kırıldığını söylemeyenler, arkadaşına “Ay çok güzel olmuşsun” deyip arkasını döndüğünde “Bu da iyice kendini saldı” diye laf edenler, telefonda “Ben iyiyim” deyip saatlerce süren suskunluk oyunları oynayanlar… Böyle bir kadına yakalanmışsanız, geçmiş olsun. Ruhunuz bile duymadan şeytanın ağına düşmüşsünüz demektir.
Babaannem şeytanla akıl yarıştıran bu kadınların eş bulma konusunda doğru karar veremedikleri söyler ve şöyle derdi:
“Bu kadınlara kırk deve yükü aşk versen, gider kervanın önündeki eşeğe âşık olur.”
Peki ya erkekler? Onların da durumu farklı değil. Bazı erkekler gerçekten centilmendir, adam gibi adamdır, olduğu her ortamda insanlığıyla fark yaratır. Ne birini ezmeye çalışır ne de üstünlük kurmaya. Hanımefendilere karşı nazik, çocuklara karşı şefkatlidir. Sevdiği insana sürpriz yapar, varlığı bütün aileye güven verir, sorumluluklarının farkındadır. Trafikte yol vermek için durup arkasındaki kornalara aldırmayan, eve girerken bir şarkı, bir türkü mırıldanan, çocuğunun gözlerinin içine bakıp “Sen benim en büyük gururum olacaksın” diyen babalar… Böyle adamlara “Gerçekten insan evladı bu” diye bakılır. “Böyle adam kaldı mı?” diye bir soru sorarsanız, haklı bir soru olur.
Ama bir de diğer tür erkekler vardır ki centilmenliği bir kenara bırakın, insan bile olamamışlardır. Doğduklarında insan formunda olsalar da karakter olarak hayvanlar âlemine daha yakındırlar. Bu tür adamlara bazen “öküz”, bazen “ayı”, bazen de “domuz gibi adam” denilir ama sonuç değişmez: İnsanlıktan nasibini alamamış bir türdürler. Başkalarının hakkına girmekte ustadırlar, kadını aşağılarlar, kaba saba konuşurlar, hayatları boyunca birini mutlu etmeyi bile düşünmemişlerdir. Sorumluluk almak mı? Asla. Duygulara saygı göstermek mi? Ne münasebet. Onların hayat görüşü bellidir: “Benim dediğim olur, gerisi umurumda değil.”
Markette kasiyere bağırıp, eve gelip “Beni kimse anlamıyor” diye şikâyet eden, telefon şarjı bittiği için ortadan kaybolup “Ne var ya, öldük mü?” diye savunmaya geçen, restoranda garsona kötü davranıp kendini çok kaliteli zanneden tipler… İşte bunlar, insan formunda ama hayvan ruhunda yaşayanlardır.
Tabii bir de arada kalmış bir tür vardır; bunlar bazen insan gibi davranır, bazen de içlerindeki maço ortaya çıkar.
Kadınlara saygılıdırlar ama yeri geldiğinde “Kadın kısmı dediğin şöyle olur” diye başlayan cümleler kurarlar. Trafikte sinirlenince camı açıp bağıran ama eve gelince çocuklarıyla oynayan tiplerdir bunlar. Bir bakarsınız evin çöpünü atar, bir bakarsınız koltuğa yayılıp çoraplarını salona fırlatır. Yani içlerinde bir mücadele vardır: İnsan mı olacaklar, yoksa sonsuza kadar hayvan olarak mı kalacaklar, belli değildir.
Özetle, dünyada kadın ve erkek olmak büyük bir sınavdır. Bazı kadınlar gerçekten melek gibidir, bazıları ise şeytanın bile aklına gelmeyecek hinlikleri tasarlayarak yaşar. Bazı erkekler insan gibi insandır, bazıları ise hayatı boyunca hayvanlıktan çıkamamıştır. Hepimiz bu dengeler içinde yaşamaya çalışıyoruz. Kimi zaman bir melek bulmayı umuyor, kimi zaman en azından insan kalmayı becerebilen birine rastlamayı umut ediyoruz. Ama ne yazık ki herkes melek olmuyor, herkes insan kalamıyor.
O yüzden, eğer hayatınızda bir melek kadın ya da gerçek bir adam varsa, ona sıkı sıkı sarılın. Çünkü sokakta, trafikte, sosyal medyada ya da herhangi bir yerde sizi bekleyen şeytana yakın kadınlar ve insanlığa yaklaşamamış erkekler her an pusuda olabilir. Aman dikkat edin!