Geçenlerde Kanadalı bir arkadaşım, nikah törenine davetli olduğunu söyledi. Buralarda çok sık rastlamadığımız bir olay olduğu için merak ettim ve sordum: Kaç yaşındalar, ne iş yapıyorlar, nereliler gibi? Ellili yaşlarda, çocukları evlenmiş bir çift, ancak daha yeni resmî nikah yapmaya karar vermişler.
Kanadalılar resmî nikahla evlenmeyi tercih etmiyorlar; evlenmenin ve boşanmanın getireceği sorumluluğu, maddi külfeti kimse göze almak istemiyor. Bir yıl aynı evde yaşayıp ve her yıl verdikleri vergi beyannamesinde aynı adresi gösterdiklerinde çift olarak kabul ediliyorlar zaten.
Ayrılmak istediklerinde ise boşanma davası yok, mal mülk paylaşımı kavgası yok! Valizini alan evden çıkıp gidiyor. Çocukları varsa, her iki taraf da çocuklara karşı sorumlu. Eğer bir ev ya da araba almışlarsa, iki kişinin adına alındığı için yarı yarıya paylaşacak kadar adiller.
Bu çiftler, giderlerini karşılayacakları ortak bir bütçe oluşturduktan sonra herkes kendi parasını kullanıyor. Kimse kimsenin geri kalan parasıyla ne yaptığının hesabını sormuyor ve bu durum oldukça normal karşılanıyor. Tabii ki bu eşitliği, ilişkinin her alanında koruyorlar; evin temizliği, çamaşır, bulaşık yıkama, yemek yapma, çocukların bakımı veya alışveriş gibi.
Kanada, 1973 yılından beri en düşük boşanma oranına 2020 yılında ulaşmış. Bu düşüşün ana nedeni, gençlerin resmî nikahı tercih etmemeleri ve nikahlı nüfusun 50 yaş ve üstü olmasından kaynaklanıyor. Boşanmaların çoğu ilk 5 ve 10 yıl içerisinde gerçekleşiyor. Yani, normal koşullarda insanların birbirlerine uyum sağlamaları için gereken maksimum süre bu. Bu yıllar içerisinde boşanmamışsanız ya uzatmaları oynuyorsunuz ya da birbirinize alışmışsınız demektir.
Kanadalı erkekler evlenmekten korkuyorlar çünkü evlilik onlara bizdeki gibi konfor alanı sunmuyor. Kadınlar ise daha fazla sahiplenilmek ve korunup kollanmak istiyor; erkeklerde ise bu eksik. Bu yüzden de farklı kültürlerden insanlarla olan ilişkileri daha uzun soluklu oluyor.
Boşanma nedenleri sırasıyla; ekonomik sorunlar, sadakatsizlik, uyumsuzluk; bunları aile içi şiddet, psikolojik şiddet, ilgi ve mahremiyet eksikliği izliyor. Boşanma davalarının çoğunu kadınlar açıyor ve bunların çoğunluğu ekonomik bağımsızlığı olan ve eğitim seviyesi yüksek kadınlardan oluşuyor. Yani, annelerimizin deyimiyle “tutunacak dalı olanlar” boşanıyor.
Belli ki Kanadalılar nikahta keramet olduğuna inanmıyorlar; hatta bunun ilişkinin selameti açısından gereksiz olduğunu düşünüyorlar. Oscar Wilde’ın, “Sevgisiz evlilikten daha kötü tek bir şey vardır: Sevginin olduğu, ancak tek bir kişinin sevgi duyduğu evlilik.” ve “Boşanmanın ana sebebi evliliktir.” sözlerine inanıyor olacaklar ki, hayatlarını bu şekilde şekillendiriyorlar.
Yaşam tarzları ve kültürleriyle evliliği kutsamıyorlar ve sürdürülmesi gereken zorunlu bir ilişki olarak görmüyorlar.