Haber Bandı Yazarlar Sufi KELAM Kusursuz Fırtına
Kusursuz Fırtına
23 Şubat 2025

Günümüz dünyasında herkesin kafası biraz karışık, değil mi? Hakikatler adeta birbirine çarpıp paramparça oluyor. Eskiden işler daha basitti; iletişim daha yavaştı, gündem daha sakindi. İnsanların günlük hayatında pozisyon alması gereken meseleler belki de bir elin parmaklarını geçmezdi. Oysa şimdi, sabah gözümüzü açar açmaz binlerce farklı konuda fikrimiz soruluyor gibi hissediyoruz. Üstelik bu konuların çoğuyla ilgili yeterli bilgiye ya da ilgiye sahip olmamamız son derece doğal. Ancak bu durum, üzerimizde bitmeyen bir baskı yaratıyor.
Düşünsene, fiziksel dünyada asla karşılaşmayacağın, belki selam bile vermeyeceğin insanların düşüncelerine sosyal medyada maruz kalıyorsun. Farklı yaşlardaki, bambaşka hayatlar süren insanların iç dünyasına aniden dahil oluyorsun. Bu kadar yoğun bir bilgi ve duygu akışını sindirebilmek her zihin için kolay değil. Zihnimiz yoruluyor, düşüncelerimiz bulanıklaşıyor. Sonunda, ne oluyor? Karar veremiyoruz. Ya da belki daha kötüsü, her şeye boş vermeye başlıyoruz.
Bilgiye ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı, ama bilginin altında ezilmek de. Gün içinde karşımıza çıkan binlerce bilgi kırıntısı, bize ne yapmamız gerektiğini, neye inanıp neyi sorgulamamız gerektiğini fısıldıyor. Ancak her konuya hâkim olamayız ki! Bu yüzden, birçok insan ya karar alamıyor ya da “boş ver” moduna geçiyor. Zihinsel tükenmişlik, bireysel olduğu kadar toplumsal bir sorun haline geldi.
Demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin artık eskisi kadar değerli görünmemesinin sebebi belki de bu. Kavramlar sıvılaştı, anlamlar buharlaştı. Seçim süreçlerinden toplumsal olaylara kadar her şey manipülasyona açık hale geldi. Hakikatler eğilip bükülüyor, ideolojiler gerçeklerin önüne geçiyor. Bu da toplumların sağlam temeller üzerinde durmasını zorlaştırıyor.
Peki çözüm ne? Belki de biraz geri çekilip, her şeyin üzerine düşünmek yerine bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmekte. Bilim, bize gerçeği olduğu gibi görmeyi öğretir. Ancak bu, her zaman kolay değildir. Özellikle de herkesin kendi hakikatini yaratmaya çalıştığı bir dünyada... İnsan hakları gibi bir zamanlar kutsal kabul edilen değerlerin bile artık içi boşalmış durumda. Gerçekleri olduğu gibi  kabul etmek ve ona uygun yaşamak, belki de insanlığın önündeki en büyük sınav.
Sonuç olarak, bu kusursuz fırtınanın ortasında savrulmamak için belki de en iyisi, biraz sakin kalmak, biraz azla yetinmek ve gereksiz bilgi yükünden kaçınmak. Çünkü bazen, hiçbir şey yapmamak bile en doğru karar olabilir.
 


Seç